Değişimin Paradoksal Teorisi
Geştalt yaklaşımına göre değişim paradoksal bir süreçtir. Değişimim doğası kendi içerisinde çelişkilidir. Gerçekten değişebilmemiz için geçekten kendimiz olmamız gerekir…. Paradoksal bir şekilde, ancak gerçekten kendin gibi olduğun ve kendini olduğun gibi kabul ettiğin anda değişebilme şansına sahip olursun. Kendine ait bir şeyleri bastırmaya çalışmak ise katılaşman ve öz yıkım ile sonuç bulur. Yaygın anlamıyla kişisel gelişim sonu gelmeyecek bir çabadır. Kişi devamlı gelişmeye çabalarken kendisini inkar eder, hiç bir bitmeyecek bir iş, hiç tamamlanmayacak bir geştalt için kendisini hiç bitmeyecek bir süreçle meşgül ederek hayatına devam eder. Oysa gelişim, ancak ve ancak kendinizi olduğunuz halinizle yani tamamlanmış işlerinizle birlikte kabul etmenizle mümkün olacaktır. Gerçek değişim; gerçekliğe olduğu haliyle kucak açmak, tamamlanmış işlerini farketmek ve yeni alternatiflerin karşında belirmesine izin vermek anlamına gelir. (Ki bu ancak güçlü bir benlik ile ve güçlük bir benli için gerekli sağlıklı tamaslar ile mümkün olur)
Gelişimin paradoksal teorisine bir kaç dakikalığına alıcı göz ile bakalım. Hedefine ilerleyen bir ok herangi bir anı dondurduğunuzda hareketsizdir. Herhangi bir an kendi içerisinde sonsuz bir hareketsizlik durumudur. Kendi içerisinde sonsuz bir şimdiki zaman…….. Oysa aynı ok yine de hedefini vurur. Paradoks bizim zamanı parçalara bölmemiz ile ortaya çıkan bir sanrıdır. Ok hem her birim zaman kesitinde hareketsiz hem de zaman sürecinin totalinde hedefi vuracak bir hareket halindedir. Değişim donuk gözüken anda gerçekleşebilir ve sonuç anların toplamı olan hareketli zamanın son anında gözlemlenebilir.
Şu anda nerede olduğunuz ya da nasıl olduğunuz bilgisi değişim için bize kötü bir haber veremez. Kişi ancak olduğu şey olabilir ve bunu ne kadar yapabilirse değişime o kadar yaklaşır. Şu anda olduğun ve yargısız bir şekilde kabul ettiğin kişi olarak kaldığın zaman çevren ile ve ihtiyaçların ile temas edebilirsin. Temas ettiğin zaman ise değişim kaçınılmaz olur. Bu yaklaşım ilk başta paradoksal gözükebilir ancak paradoks bizim “anda gerçekleşen” ve “devam eden” arasındaki sürekliliği kaçıran bilişsel fakültelerimizden kaynaklanır. Oysa içimizde bir şeyler çok iyi bilir ki değişmenin tek yolu belli bir zaman diliminde olduğun gibi kalmak, farketmek ve temas etmektir.